160 Ergebnisse - Zeige 141 von 160.

Büyük bir dehanin taninmamasi elbette üzücü, ama yanlis taninmasi daha da beter. Ne yazik ki Kierkegaard bu iki durumu da dramatik sekillerde yasadi ve bu durum kismen de olsa halen devam ediyor. Yasadigi dönem olan XIX. yüzyilda kendi insanlari tarafindan anlasilamadi, cünkü düsünceleri, eserleri onlari kat kat asiyordu. Kierkegaardin üzerine serpilen ölü topragindan siyrilip varligini yeniden göstermesi icin XX. yüzyilin baslarini beklemek g...

Gelsenkirchen 170 yil önce kücük bir köyken, kömür bulununca büyük bir isci kenti oldu. Yasar Mirac Gelsenkirchende 20 yil yasadi. Bu kenti, insanlarini ve kömürü dile getiren siirlerini Kömürkirchende topladi. Sairin Soma ile ilgili 3 yeni siirini ve önceki kitaplarinda yeralan maden iscileriyle ilgili siirlerini de ekledigi bu yapiti Soma faciasinda yasamini yitiren, yaralanan iscilere ve ailelerine adiyoruz.

2004te Wolfson Tarih Ödülü ve Dünya ve Uluslararasi Tarih alaninda H-Soz-u-Kult Ödülü kazanmis C. A. Baylynin Modern Dünyanin Dogusu kitabi aldigi ödülleri ve övgüleri her bakimdan hak ediyor. 1780den Birinci Dünya Savasina kadar bir süreci ele alan kitap dünyanin o tarihlerde de düsünüldügünden cok daha fazla küresellesmis oldugunu ortaya koyuyor. Ayrica bu calisma, dünya tarihinde bugüne kadar ihmal edilmis bircok baglantiyi ele alirken, yan...

Fisleme, neredeyse dünyanin her yerinde kullanilan bir izleme ve yönetme metodu. 21. yüzyila gelindiginde internetin ve dolayisiyla bilgi aginin genislemesi, bu metodun devletler tarafindan sik basvurulan bir alan haline gelmesini sagladi. Giderek genisleyen bu alanin kontrolü ise yine devletler tarafindan saglanmaya calisiliyor.Türkiyede fisleme ise devlet idelojisinin resmi araclarindan biri haline gelmis durumda. Hayatin oldugu her yerde, d...

Tabloda her seyin bulanik göründügü zamanlarda, hayatlarini kesinlik ve berrakliga adamis sosyal bilimciler genellikle susar ve taslarin yerine oturmasini bekler. Zygmunt Bauman gibi kalburüstü düsünürler ise cesaretle belirsizlige dalar ve bulduklarini, gördüklerini, hissettiklerini ortaya döker. Iste Küresellesme böyle bir cüretin ürünü. XX. yüzyilin sonlarinda, artik ne süper gücler ne de bu güclerin, dünyayi bölüp her kösesine bir anlam ve...

TANITIM Insan kendi kendisinin karsisindayken, onun kar-sisinda olan ötekidir.K. MarxÖzne öteki üzerinden kendisini tanimlar, özne icin öteki vazgecilmezdir, varolusunu tanimlaya-bilmesinin zorunlu kosuludur. Toplumsal anlamda bir yapinin kendini tanimlayabilmesi icin de öte-kine ihtiyaci vardir ve öteki olmadan kendi konumunu belirleyemez. Örnegin, milliyetciligin var olmasi icin bir düsmana ihtiyaci vardir. Öteki bir halk, inanc, düsünce ya ...

Kimlik bilinci ve kimliksel ayrismayla paralel olarak belki de, ülkemizde son yillarda yeni bir suc türünden ve fiilinden söz edilmeye baslandi Nefret söylemi ve nefret suclari. Belki bu sinifa giren söylem ve fiillerin tarihi daha eskilere dayaniyor ama anlasilan o ki bunu cok uzun bir süre yalnizca maruz kalanlar hissetti. Nefret su-cu, sirf farkli bir gruba mensupait oldugu gerekcesiyle kisileremülke karsi islenen suclari kapsiyor. Burada f...

Dünyaya aglayarak geliriz. Büyümekse bir hayal kirikligi sürecidir, yine de bir an önce büyümek isteriz. Büyüdükten sonra ise cocuklugumuzdaki yasama sevincini özleriz...Cünkü cocuk soru soran, arastiran, merak eden, oyun oynayan, bir haz yaratigi dir, oysa büyüdükce arzulari körelir, ilgileri azalir ve yetinmeyi bilen bir eriskine dönüsür. Cocugun ilgi ve merakinin özellikle cinsellikle ilgili oldugu, sorunlarindan ve oyunlarindan bellidir. C...

Cagimizin yalnizca edebiyatinin degil, düsünce alanini da derinden etkileyen, Derrida, Foucault, Barthes gibi yzarlari sarsan, Breton ve Sartre ile yaptigi polemiklerde sözünü sakinmayan Georges Bataille, Edebiya ve Kötülük te, hayatimizin en önemli gerceklerinden birini, Kötülügü ele aliyor. Hem de, Kötülügün ahlak yoksunlugunu degil, tam tersine ahlaki hice sayan yüksek ahlakisart kostugunu öne sürerek. Basta sehveet ve ölüm olmak üzere yasa...

Sanat ve propaganda sözcüklerinin yan yana gelmesi ilk bakista celiskili bir etki yaratiyor. Sanat, özgürlügü, özgünlügü, özgünlügü, estetik kaygiyi cagristirirken, progpaganda etkileme, sindirme ve yanitma yöntemlerini akla getiriyor. Yüzyilin basinda, sanat ve sanatcinin toplumsal ve politik sorunlarla iliskisine dair yapilan tartismalar günümüzde yerini baska sorulara birakti Sanat ve progagandanin isbirligi, mesajin estetik kaygiyi geri pl...

Özellikle modernlik ve post-modernlik üzerine incelemeleriyle son dönemin en diikkate deger düsünürlerinden biri haline gelen Zygmunt Bauman, sosyal bilimler alaninda son derece faydali bir kitap sunuyor bizlere. Sosyolojik Düsünmek, sadece sosyoloji ögrenimi görenler icin kaleme alinmis bir calisma degil. Konuiya ilgi ve merak duyan genel okurun da sosyolojinin anlami ve islevi, sosyolojide degisik tazrzlar ve yaklasimlar üzerine bilgilenmesi...

1950li yillarin ilk yarisi Foucault icin, felsefi calisma dönemi oldugu kadar, ayni zamanda edebiyati, psikolojiyi ve psikiyatriyi yakindan inceleme firsati buldugu bir dönem de olmustur. Nitekim 1952 ve 1953 yillarinda sirasiyla psikopatoloji ve de-neysel psikoloji alanlarinda egitim görüp diploma almis ve sonra Sainte-Anne Hastanesinde Lacanin seminerlerine katilmistir. Michel Foucault, ilk olarak 1954 yilinda yayimlanan ve 1962de gözden gec...

Oysa hayat yumusaktir Halil. Bunca acidan sonra söylüyorum bunu, hayat yumusaktir.Frau Basler, sorunuzu unutmayin. Sarap diyordunuzHa evet, o basit bir sorudur. Halil, mein lieber, sarap kadindir, cünkü erkek beklemeyi bilmez.Hasan Sever ilk romani Birazcik Halilde, bizi saran hircin zamanin ve ona ait anlatilarin kesistigi trajik bir bedenin öyküsünü anlatiyor. Romanin kahramani Halil, aslinda sadece kendine ait basit bir hayat özlemi duyuyor...

Ideal bir kadin olma, es olma, anne olma sürecinin modern öznede yarattigi sarsici dönüsümler anlatiliyor Deniz Feneriinde. Romanin esas karakterlerinden biri olan Bayan Ramsay, özellikle gündelik hayatin kabsvari akisi icinde bu üc ideali de esanli olarak sürdürmekle yükümlüdür. Idealin sart kostugu canlilik, ictenlik, sevecenlik, tutumluluk, üretkenlik, besleyicilik gibi haller hayat tüketicidir aslinda. Ama Virginia Woolf, estetik ve politi...

Keine Beschreibung.

Bugün Kürt siyasal kavgasini yürütenler ülkedeki tüm halklarin, dillerini, dinlerini, mezheplerini, tüm insanca haklarini savunuyorlar. Tekeli ellerinde tutan devlet partilerinin ülkemizi düsürdükleri agir ortamdan kurtarilmasi icin zorunlu olan ANAYASA yapimini bile beceremedikleri bir dönemde bu topraklarda yasayan tüm halklar icin en dogru olani, ülkemizin kurtulusa giden yolunu halklarin kardesligi cizgisindeki etkinligi ile Kürt halki gös...

Hayatin anlami nedir Daha fazla güc, servet, seks, ask, cikolata, futbol, entelektüel tefekkür ya da günü yasamak mi Hayatin bir anlami var midir, yoksa o da tüm anlamlar gibi sadece postmodern bir kurgudan mi ibarettir Anlamin hizla buharlastigi günümüz kapitalizminin kentli, pragmatik politik ve kültürel dünyasinda her seye ragmen ortak ya da hayatlarimiza gömülü anlamlardan bahsedebilir miyiz Terry Eagleton bu kisa giris kitabinda, insan bi...

Devletlerin resmi kurumlari bosanma oranlarindaki artistan bahseder ama nedenlerini yeterince sorgulamaz. Ya da ekonomik, kültürel, sosyolojik, her türlü neden sayilir ama tek bir konu kesinlikle sorgulanmaz, o da heteronormatif tekesli evliligin kendisidir. Thomas Schroedter ve Christina Vetter bu kitapta, iste modern zamanlarin bu en büyük tabusunu ele aliyor. Iki yazar, tekesliligin ve buna bagli ask tasavvurlarimizin gökten zembille inmedi...

Hemen belirtelim elinizdeki roman yirtici bir aski anlatiyor. Aski, mutluluk ve evlilik beklentileriyle yasamak isteyenlere göre bir kitap degil, hic degil... Sakin bir hayattan yana olanlar, pembe rüyalarinin yikilmasindan korkanlar, okumasinlar.. Elestirmenlerce bir mit, ictenlikle ve cesurca keleme alinmis bir roman olarak nitlenedirilen Betty Bule, barlarda calisan bir kadinla bir musluk tamicisinin, yani siradan insanlarin, yani anti-kahr...

Birinci mucize Georges Perec, Fransizcanin en cok kullanilan sesli harfi olan eyi kullanmadan bir roman yazdi La disparition. Ikinci mucize Cemal Yardimci, bu romani e harfini kullanmadan Türkcelestirdi Kaybolus. Kaybolus, ilk yayimlandigi 1969 yilindan bu yana kisitlamanin kacinilmaz olarak yoksullastirdigi kuru bir anlati olarak karsilandi hic Dil oyunlari, cagrisimlari, konusunu bas kahraman yapan kurgusuyla bir yazinsal basyapit, doludizgi...