Fotograf sanati, icadindan beri nesnelerin dünyasiyla hep iç içe olmus, bu baglamda still life da Talbot'dan günümüze kadar pek çok fotograf ustasinin duygularini aktarmak için kullandigi güçlü bir araç olmayi basarmistir. Bu araç öyle bir araçtir ki bir yandan bize, akip giden zamani durdurmak ve sadece ona taniklik etmek yerine, hayatin içine kendi öykülerimizi katmak, zaten duran bir zamani akmaya zorlamak adina yol gösterirken öte yandan da nesnelerin o suskun ve farkli dünyasina dokunup, onlari bizim siirimizle bulusturarak biçimlerin canli dünyasinda var olabilecekleri bir öze dönüstürür. Bu öz, nesnelerin dilsiz dünyasindan formlarin siirine geçerken sanatçinin yaratici ve düsünsel düzlemde yeniden yorumladigi gerçektir. Bu gerçeklik ise bizi still life'in anlamina ulastiracaktir.