Burroughs bu deneysel, mozaigimsi romanda yine siddetin anatomisini ve uygarligin kirli haritasini cikariyor. Dünyayi yasanmaz bir hale getiren bütün iktidar odaklarina, irkciliga, vahsi kapitalizme, ataerkil hegemoniye acimasiz bir sekilde saldirirken, anlatis sekliyle de sarsici ve aykiri bir dil yaratiyor. Amerikanin vahsi tarihiyle, Kizilderililere, Vietnamlilara, siyahlara, escinsellere ve digerlerine uygulanan siddetle en korkusuzca yüzlesen Amerikali yazarlardan biri olan Burroughs tarihi ve gelecegi bir daha düsünmenizi saglayacak. Uc noktaya tasigi durumlardan igneleyici bir ironi ve absürdlüge ulasirken, sahihligi ile de insanin ruhuna dokunabilen bir roman bu. Ölüm, uyusturucular, sinir gazi yüklü trenler, paranoid kurgular, fantastik savas senaryolari, halüsinasyonlar, gecmisin vahseti ve gelecegin bilimkurgu dünyasi arasinda dünyanin ahvalini önemseyen ama bunu bilmis bir tonla ifade etmeyen angaje bir yazarin sesini duymak mümkün. Deneysel bir dil araciligiyla yapilan ironisi bol bir uygarlik elestirisi ve basli basina bir edebiyat söleni burada sizi bekliyor.